geçen gece çok rüyalar gördüm, çok ilginçti, çok zengin ve çok sembolik. seviyorum rüyaların o sembolik dilini. bu dile aktarılınca çok anlamlar kaybolur, bunları düşünürken yani gördüğüm rüyaya kimseyi davet edemeyeceğimi, şahit tutamayacağımı filan düşünürken, şu hayatta en anlatılamaz, en şahsi, en yalnız, en mahrem, en bana ait, bana özgü yaşantının rüya görmek olduğunu fark…
Ay: Ocak 2011
Hafifletici sepetler hafifletmiyor beni
Helallik alasım var kapı kapı dolaşıp ama olmaz işte, belki ölür giderim, belki ölür giderler ama o konuşmaları da yapamam, çünkü hayat devam ediyor, çünkü köprünün altından çok sular akıyor. Su akıyor ve “deli değilim ben” ama dönüp bakıyorum işte, bakıp bakıp dertleniyorum suyun geçtiği yerlerde değdiğim taşlara. Dertlenmeyeyim mi ya böyle ölürsek. Halbuki gitsem…