iç okuma kulübü

geçen haftasonunu bir grup psikologla geçirdim, bunda ilginç bir şey yok gibi en başta, 10 senedir psikologlarla vakit geçiriyorum zaten. 10 senedir bana “aa sen şimdi bizim içimizi okuyordundur” dendiğini duyuyorum “yok canım, olur mu öyle şey” diye cevap veriyorum 10 senedir. 10 senedir içimi okuyan bir psikologla da karşılaşmadım çok şükür. okunaklı olması olmaması…

dünya yansa içinde yorganı yok

rüyamda h. yi gördüm, bizde misafirdi, kek yapacaktım ona, bir şey için içeri geçince ben, çay yapacağım diye ocağın üstündekileri yakmış, sonra kek tarifini de yakmış, ben en çok tarife üzülüyorum, onun umrunda değil, bir senaryosu varmış, onu anlatmak istiyor. sonra odamdan salona her yer akvaryum gibi olmuş, dize kadar su var ve rengarenk balıklar…

uyuryazar

gönülyazar değil, uyurgezer değil, uyuryazar oldum. yazdığım hikayenin başında uyuyakalıp uyanınca ekranda hikayeyle çok alakasız ” ama hayrine hanım sana çok hayran” cümlesini gördüm. hayriye hanım kim acaba, adını bile yazamamışım uyku mahmurluğuyla. hikaye hep cinayet mahaline dönen bir kurbanın hikayesiydi.

yağmurda dinlenir

yağmur playlisti: 1. jun miyake – here and after 2. mono – life in mono 3. karakan – yağmur 4. billie myers – kiss the rain 5. secret garden – adagio 6. ana bashaq el bahr 7. marc lavoine – j’ai tout oublie 8. rosey – love 9. nouvelle vague- friday night saturday morning 10.moby-porcelain

uyku kardeşim

uyku şefkatli elleriyle saçlarımı okşuyor, sıcağına çekiyor, sarıyor, dinlendiriyor, tazeliyor. sanki saçlarımı okşarken değdiği kafamın içi, değiyor ama yumuşacık. değiştiriyor ama belli belirsiz, pastel. rüyalar gösteriyor, başı, sonu, ortası yok, rüya.

haftadışı

Bence haftanin bir ici varsa bir disi da olmali ve bu dis, bizim haftasonu dedigimiz sey olabilir, cunku haftasonu tam olarak haftaici olmayan gunlere tekabul ediyor. Bu gercege az evvel haftasonunun -ya da haftadisi- bitisine uzulurken uyandim. Haftasonu sanki baska bir aleme acilan kapi gibi geldi bana iste o anda. Eve gidip uyuyacak ve yeniden…