Işığın Yolu

Bağlanma demişken, ‘Işığın Yolu’  kitabından bahsetmeden geçmek istemedim. Psikolog Nilüfer Devecigil’in bağlanma teorilerini romanlaştırdığı su gibi akan kitabında, üç farklı bağlanma hikayesi yer alıyor;  Ayşenur’un annesiyle, eşi Michael’la ve kızı Işık’la bağlanma hikayesi. İlişkilerde yaralanır, ilişkilerde inciniriz diyor kitap. Mevlânâ’nın şu sözüyle de genişletiyor, hem içimizi, hem ışığımızı:  “Yaralarımız, ışığın içeri girdiği yerdir.”

Ayşenur’un hikayesini çok sevdim. Nilüfer Devecigil’in üslubunu da, bütün o psikoloji bilgisini, Ayşenur’un hikayesi içinde hiç yormadan sunuşunu.

Buyrun kitaptan bir parça:

“Peki, bu dalgalı ve durgun nehir hep olan bir şey midir? Yoksa sadece çatışma anlarında mı çıkıyor ortaya?” diye sordu Ayşenur.

“Günlük hayatımız sinir sistemimizin dışarıdan gelen uyaranları devamlı dengelemesiyle geçiyor, tıpkı bir regülatör gibi. Sinir sistemi; dışarıdan gelen sesleri, görsel uyarıları, dokunuşları, bedenin hareketlerini, içseslerimizi, düşüncelerimizi, algılarımızı, tetiklenme adını verdiğimiz algı yanılgılarımızı yani pek çok uyaranı biz fark etmeden en iyi şekilde regüle ediyor. Regüle kelimesini kullanıyorum daha iyi anlaman için. Yani Optimum seviyede tutuyor. Bir tehlike algısı gelene dek dengede tutmaya devam ediyor. Nick’in sabah benim söylediğimi bir tehdit olarak algılaması gibi.  Oysa gerçek hiç de öyle değilken. Hepimizin kendisine has bir normal regülason seviyesi olduğunu düşün. Nehrin sakin düzenli anlar seviyesine kendimizi iyi hissettiğimiz anlar diyelim. Nick ile konuşmaya başladığımızda ikimiz de bu seviyelerde akıyorduk. Gülüyor, şakalaşıyor, eğleniyorduk. Sohbetin azıcık zorlandığımız yerlerini normal regülasyon aralığımızda idare ediyorduk. “Ne işin var orada?” diye sesimi yükseltmemi bir tehdit olarak algıladı. Daha önce konuştuğumuz, kendi babasıyla ilgili zor konuları ona hatırlatan bir yere götürdü bu sözüm onu. Ve regülasyon aralığının dışına çıktı. Sebebini bilip bilmememin o an bir önemi yok aslında. Gözlerinin büyümesi, çenesinin kilitlenmesi, kalp atışlarının artması, yumruklarını sıkması zaten nehrin dalgalandığını anlamama yardımcı oluyordu. Ve senin de şahit olduğun gibi hemen özür diledim. Özrü, sadece sözle değil, göz temasım, ses tonum, ona olan dokunuşlarımla da yaptım. Ve en önemlisi bunu empatik ve gerçek bir yerden dile getirdim. Önce koregülasyon ile başladım. Sonra bunu artık karşılıklı yapıyorduk. Ve sohbet yeniden rahatça akmaya başladı.”

******************

” Biz insanlar sevmek için yaratılmışız. Çoğu zaman zihin otomatik, refleksler ön planda. Karşındakinin normal regülasyon seviyesinin dışına çıktığını fark ettiğinde sözleri bir kenara bırak. Göz teması, dokunma, ses tonunun yumuşaklığı, onun yeniden normal seviyesine gelmesine yardım edecektir. Ne zaman ki beyin bu yardımla yeniden sofistike kısımları kullanabilecek hale gelir, artık sistem yeniden akıllı oluyor anlayacağın.”

Söyledikleri inanılmazdı. Yani o yüzden çoğu zaman gereksiz tartışmalara giriyordu eşler.

“Sabahki konuya geri dönersek evet, haklı sebeplerim vardı. Ama konunun haklı ya da haksız olmakla bir ilgisi yok. Çünkü Nick kırılmıştı. Demektir ki bu benim sorunum. Ben onu kırmadığıma inanıyor olabilirim. Bir önemi yok; çünkü incinmeye, yaşayanın gözünden bakmalı. Eğer hemen onarmasaydım, uzun süreli belleğe yerleşme riski olacaktı.”

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s