Benim çekmecemden de çerkes kadınlar çıktı, akordeon kafe çalarken süzüle süzüle. Zerafet ve güç diyince çıkıveriyorlar birden çekmeceden öyle. Babamın babannesi, bana ikinci ismimi veren Havva hanım çerkesmiş. Çok güçlü bir kadın olduğunu anlatır, dururlar Havva hanım’ın. Çok kullanmasam da bu ismimi çok severim, sanırım hem Havva hanımın hikayelerinden hem de “hayat veren kadın” anlamından…
Yazar: Aslihan H. Ergun
kirpinin zerafeti
ve çölde kum saati,Bu yazı, çekmecesinden ‘Kirpinin Zerafeti’ kitabının kahramanı Rene Michel çıkan belesprit için gelsin :“Müthiş donanımlı olan kapıcı kadının iç zenginliğine karşılık iddiasız ve kendi halinde oluşu bence çok güçlü kılıyordu onu” demişti sevgili belesprit. iç zenginliğini ve kendi halinde oluşu çok seviyorum, bunu sevebilen, buna değer verebilen insanları da seviyorum. Anadolu evleri…
mekana ait hissetmek ve yoğurt
çok kısa bir süreliğine bile olsa bulunduğum mekana ait hissedebilmeyi severim. mesela dört beş gün süren bir eğitim mi alıyorum, o eğitimi aldığım otelin, salonun civarını hemen bir gezerim, hangi küçük esnaf varmış, hangi dükkanlarda ne varmış. ne işime yarayacaksa, oradaki nalburun, terzinin, ayakkabıcının, kuaförün, eczanenin, restoranın, pastanenin yerini bilmek bana kendimi rahat hissettirir, işte…
suçluluk duygusu
terapi eğitimleri esnasında bize her gruptan, her kültürden insanla çalışabilmeyi öğretirler, insanlar ne yaparsa yapmış olsunlar, onlara kapımız açıktır, ne yapmış olursa olsunlar yargılamadan dinleriz ve suçluluk hissettirmemeye özen gösteririz. bir yandan da danışanın suçluluk hissetmemesine de yardım ederiz. her duyguya yer vardır odamızda ama en az yer suçluluk duygusunundur. hani denir ya terapi, modern…
ayılana gazoz sıkılana limon
biz küçükken, sıkıldığımızı söylediğimizde ” sıkı can iyidir, kolay çıkmaz” derlerdi. halbuki canın da kolay çıkanı makbulmüş. neyse ben buradan canım sıkıldığında kendime ve tüm canı sıkılanlara seslenmek istiyorum: sıkıcııı!! çünkü sadece sıkıcı insanlar sıkılır. sıkılmadığımda kendime ve tüm sıkılmayanlara da seslenmek istiyorum: her dem yeniden doğarız bizden kim usanası.
sürdürülebilir blog
Sürdürülebilirlik ve Anadolu Kadını: Geçtiğimiz günlerde “almadim” diye bir blog adresi gördüm, bir yıldır keyfi herhangi bir şey almayan bir kadının almama “macerası”nı anlatan blogu okuyunca çok özendim, biraz heyecanlandım ve yazıyı sevdiğim bir grup ile paylaştım. Paylaştım ve gördüm ki, zaten grup içindeki pek çok kişi böyle yaşıyor, bir yıldır değil, daha uzun zamandır,…
anahtarın yeri
Komşuları bir gün Nasreddin hocayı sokakta, lambanın altında harıl harıl bir şey ararken görürler. hemen yanına gidip sorarlar, hoca hoca ne ararsın? hoca durur mu yapıştırır hemen cevabı anahtarımı arıyorum. anahtarını nerde düşürdün diye sorduklarında, kapıda yanıtını veren hocaya komşuları şaşırır ve peki ama neden burada arıyorsun diye sorarlar, hoca durur mu yapıştırır hemen cevabı,…
kendiliğinden görünenler müstesna
korku insanı felç ediyor ekim ayında kardeşimin düğünü için istanbul’a gittiğimde hatice mina daha iki aylıktı, annemin münasebetsiz misafirleri sürekli, ağır kaldırdığı için bebek düşüren anne hikayeleri anlatıyorlardı.kaybetmekten çok korktum. o ziyaretimde arkadaşlarım, akrabalar mina için elbiseler hediye etmişlerdi- cinsiyeti henüz belli olmadığı için unisex bebek giysileriydi çoğunlukla- new york’a dönüş için bavulumu hazırlarken “yerim…
masal saati
bu günlerde çok hikayeler masallar var dedim ya, judith liberman’ın masal bu ya programı bugünlerde beni besleyen çok tatlı bir kaynak, buyrun siz de dinleyin, afiyetler olsun 🙂 masal bu ya!